Panik bozukluk ve panik atak, psikiyatride en sık karşılaşılan problemlerden biridir. Panik bozukluk, genellikle tekrarlayan ve ne zaman olacağı birey tarafından öngörülemeyen panik ataklarla birliktedir. DSM V’e göre; ani başlayan ve dakikalar içerisinde zirveye ulaşan yoğun korku ve rahatsızlık hissi olarak tanımlanmıştır.
El ve yüzde kızarma, göğüste ağrı, bakı hissi, çarpıntı ve nefes darlığı, terleme, titreme, nefesin kesilmesi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak gibi hissetme, sersemlik, kendini ve çevreyi başka türlü algılama, çıldıracak gibi hissetme, ölüm korkusu, uyuşma, üşüme veya ateş basmaları, panik atak sırasında ortaya çıkabilecek fiziksel belirtilere örnek verilebilir. Herhangi bir uyarıcı belirti olmadan meydana gelen panik atak, başlangıcı sonrası yaklaşık 5 ila 10 dakika arasında yükselerek doruk noktasına ulaşır.
Kişinin panik hissine:
Yutkunma güçlüğü
Nefes alma problemleri
Kalp atışının hızlanması
Bayılacak gibi hissetme
Sıcak basması
Vücudun çeşitli bölgelerinde karıncalanma ya da uyuşma hissedilmesi
Ölecek gibi hissetme
Kontrolü kaybetme
Bayılacağını sanmak
Boğulacağını hissetme
Gerçeklikten kopma (derealizasyon)
Kendinden kopma (depersonlizasyon) eşlik edebilir.
Panik atak; 5 ila 10 dakika arasında zirveye çıkıp genellikle 10 ila 15 dakika arasında sürme eğilimindedir. Panik atağı herkes farklı şekilde deneyimleyebilir. Bazı bireyler geçirdikleri bir panik atak sonrasında yeni bir atak yaşamasalar dahi atakların yeniden geleceğine dair engellenemez bir şekilde korku ve endişeye sahip olabilirler.
Panik atak her ne kadar yaşamı tehdit edici bir durum olmasa da yaşam kalitesini; aile, sosyal yaşam ve iş yaşamını olumsuz yönde etkileyebilen bir durumdur. Belirtilerin tespit edilmesi ve uygun koşulların ilaçla veya terapiyle sağlanmasıyla kontrol altına alınabilen bir rahatsızlık olduğu unutulmamalıdır.
